9 Temmuz 2013 Salı

RUSYA - UKRAYNA - ÇİN GEZİSİ

           Bugün Çin vizesiyle alakalı son işlemlerimizi bitirdik. Niyetimiz aracı bir kuruma para yedirmeden kendi imkanlarımızla vizemize sahip olmaktı. Ancak İstanbul Çin Konsolosluğunun bireysel başvuruları kapıdan döndürdüğünü öğrendiğimizde yolumuzu bir acenteye çevirmek zorunda kaldık. Merak edenler için süreci anlatayım, bizim düştüğümüz hatalara düşmeyin. Bu anlattıklarım setur için geçerli. Öncelikle İstanbulun belli yerlerindeki şubelerinden bir tanesine gidiyorsunuz. Biz Altunizade deki merkez şubeye gittik. Gerekli belgeler sitelerinde yazıyor ancak ben burada biraz işin pratik boyutundan bahsedeceğim. İlk olarak ne iş yaptığınız önemli değil, bunun belgesini ya da maaş bordrosunu ibraz etmenize gerek yok. Bankada 5000 dolarlık (karşılığı Türk lirası da olur)  bir mevduat göstermeniz yeterli. Nüfus cüzdan ve pasaport fotokopileri  ve MÜHÜRLÜ adliyeden alınmış bir adli sicil kaydı. E devletten alınan mühürsüz belgeleri kabul etmiyorlar. Şimdi işin çetrefilli boyutuna gelelim. Orada kaldığınız her günkü kalma yerini belgelemeniz gerekiyor. Bunun en pratik yolu internetten sallama otel ve uçak rezervasyonları. Orada kalacağınız hiç bir gün boş kalmamalı. Örneğin Beijing de 5 gün kaldınız, Shanghai a gideceksiniz, oraya gitmek bir gün alır diye düşünmeyin, yürüyerek bir haftada gitseniz dahi bunu belgelemeniz lazım :) Yani Shangai daki otel rezervasyonunuzu önceki durağınızdan çıkış yaptığınız günden başlatmalısınız. Gelelim Hong Kong işine. Bildiğiniz gibi Hong Kong un özel bir yapısı var. Bir nevi ayrı bir devlet ve oraya vize şartı yok. Eğer güzergahınızda burası da varsa oraya giriş ve çıkışı uçakla gösterirseniz belgelemeniz daha kolay olur. Bunların da çıktılarını aldıktan sonra gidiyoruz75 lira ekstra muamele ücretini de bayılıyoruz. Alacağınız vize türüne göre fiyatlar farklı ve biraz tuzlu Hong Kong a girererek tekrar Çine girecekseniz en az iki girişli almalısınız ki o da 87 dolar. Rotanızda Tibet de varsa o zaman işler arap saçına dönüyor. Biz almayalım dedik. Özel izinler falan baş ağrısı. Bu adımları izlerseniz bir haftada vizeniz sonuçlanıyor. Dediklerine göre daha red almamışlar. Setur gibi başka firmalar da var. Onlar nasıldır bilemem. Bu arada son dakika olarak Kiev yani Ukrayna da rotamıza dahil oldu. 3 gün de orada olacağız toplam gezimiz 33 gün sürecek. Tam rotamız belli oluncaya dek görüşmek dileğiyle. 

16 Mayıs 2013 Perşembe

Rusya - Çin Gezisi Artık Kaçınılmaz Oldu!...

        Geçen sene güzel ülkemdeki pasaport krizi yüzünden ertelemek zorunda kaldığımız gezimizi, bu sene bayramdan hemen sonra yapıyoruz. Biletlerimizi en ucuz Rusya, Moskova-Pekin hattında bulabildik. Dolayısiyle Rusya da güzergahımıza dahil oldu. En çok merak edilen masraflar konusuna gelelim. İstanbul - Moskova gidiş dönüş uçak bileti 450, Moskova-Pekin gidiş dönüş uçak biletini ise 950 tl ye bulabildik. Günlük ortalama 30-40 dolar harcama planladık. Toplam bir ay sürecek gezimiz Pekin - Shanghay - Hong Kong - Guilin hattına eklenecek 4-5 şehir ile kara yolu - tren ile Çin'de başlayacak. Gezi sonunda Hong Kong - Pekin arası hızlı tren kullanmayı düşünüyoruz. Çin dönüşü Rusya'da Moskova ve Petersburg için 6 günümüz kalıyor. Zamanımız ve paramız kalırsa Kazan'ı da ziyaret edersek hiç fena olmaz aslında...




13 Mayıs 2013 Pazartesi

Facebook Fotoğraf Sayfası

Enes Onay Photography adında bir facebook sayfası oluşturdum. Fotoğraflarımı buraya  atacağım artık. İlerde bir sitemiz de olur inşallah. Aşağıdaki linkten sayfaya ulaşabilirsiniz.

https://www.facebook.com/NsPhotograpy?ref=hl

11 Mayıs 2013 Cumartesi

SARI TOPRAKLARDAN YEMYEŞİL BİR VADİYE; ĞURS


Yer : Mardin/Kızıltepe/Ğurs Bölgesi

Bu yazımızda uzak diyarlara değil, belki de bir çoğumuzun fark etmediği  çok yakınımızdaki bir yere gidiyoruz. O kadar yakın ki taksi ile 20 dk da oradasınız. Çöldeki vahaları andıran konumuyla Ğurs’a gidiyoruz.


             Ğurs, Kızıltepe’ye bağlı on iki köyden oluşan, dar, kabaca “V” şeklindeki bir bölgenin adı. Kızıltepe merkezden hafta içi düzenli minibüsler ve her an uygun bir ücrete binebileceğiniz taksilerle, ulaşım noktasında sıkıntısı olmayan bir bölge. Beyazsu’dan daha güzel oluğu söylense de, kısa süreli konaklama anlamında daha doğal bir bölge oluğu biliniyor. 

           Abbas Kılınç ve Ömer Kocaman hocamızla beraber taksiyi tercih ediyor ve fotoğraf makinelerimizi kaptığımız gibi düşüyoruz yollara. İnce uzun Kızıltepe-Mardin yolundan ilerlerken, baharın renklerini görüyoruz her tarafta. Ancak bölgenin sarı, tozlu toprakları bu hevesimizi kursağımızda bırakıyor. Kısa bir tırmanıştan ve bir sürü virajdan sonra o inanılmaz manzarayla karşılaşıyoruz. Uzun, sarp bir vadi; aşağıda akan nehirde güneşin parlak akisleri gözlerimizi okşuyor. Yamaçları yemyeşil, yola sırtını vermiş küçük Karaman köyü karşılıyor bizi.





Hemen taksiyi durduruyoruz. Ekipmanlarımızı ayarlayarak bu eski köye misafir oluyoruz. Aşağılardan nehrin coşkulu sesi geliyor. Karşılaştığımız manzara gerçekten çok ilginç. 


Köyün büyük kısmı boşaltılmış, yıkık dökük, eski taş evlerle dolu. Karşılaştığımız bir kaç köy sakini karanlık yakın tarihimizin tozlu sayfalarını gösteriyor bizlere. Köyde bir kaç hane kalmış. Onlar da gitmeyi düşünüyor yakında. Bu arada bölge insanı ilginçtir ki Arapça konuşabiliyor. 





Karaman’dan nehir yatağına iniyor ve yola koyuluyoruz. Karaman ve Alipaşa köyleri arasında kalan yaklaşık iki kilometrelik hat görülmeye değer. Sağda solda teras şeklinde ayrılmış tarlacıklarla karşılaşıyoruz. Hemen solumuzda Kızıltepe’nin kuraklığının acısını çıkartırcasına akan nehir, sağımızda güneşin gün boyu dövdüğü sarı, kırmızı, kahverengi kayalıklar. Büyük bir mağaraya rastlıyoruz. İçine giriyor, keşfetmeye çalışıyoruz  eski coğrafya bilgilerimize başvurarak. Bir kaç siluet fotoğrafından sonra gezimize devam ediyoruz. 


Küçük bir kaç şelaleden sonra bölgenin en güzel ve tarihi köyü olan Alipaşa’ya varıyoruz. Karaman siliniyor aklımızdan. Çok daha büyük bir köy burası. Küçük bir okula ve alabalık çiftliğine sahip. Kayaların üzerine yapılmış, minyatür bir Mardin görünümündeki köy içerisinde şaşkınlıkla dolaşıyoruz. Masalımsı bir manzara...





Üç büyük şelaleye  sahip Alipaşa. En büyüğü ve estetik olarak en güzelini görmeye gidiyoruz. Yol yordam sorduktan sonra, sarı kır çiçekleriyle süslü küçük patikaları aşarak ilerliyoruz. Şirin karecikler şeklinde ayrılmış tütün tarlaları gözümüze ilişiyor. Kulağımızda şelalenin haşmetli gürlemesi. Yol ayrımına vardığımızda sol tarafa dönerek suyun sığ olduğu yerleri aşıyor ve Allah'ın o muhteşem eseriyle karşılaşıyoruz . 

Küçük yeşil bir göle akan bembeyaz bir şelale. Yaklaşık altı metreden, etrafı siyah kayaların ve yer yer yeşilliklerin kapladığı minik göle akan bu güzelliğe hayran hayran bakıyoruz. Su buz gibi. Sağdan soldan akan küçük sular güneşin yedi rengini ayırarak gök kuşakları oluşturuyor. Biz Kızıltepe’de miyiz diye sormadan edemiyoruz kendimize. 


Onlarca fotoğraf çektikten sonra yolculuğumuza devam ediyoruz. Uzun bir tırmanıştan sonra manzara büyüleyici. Alipaşa ve Ğurs vadisinin en güzel yerleri ayaklarımızın altında. Sarı, yıkık, taş evlerdeki küçük siyah boş pencerelere dalıyor gözlerimiz. 


İnsan bu güzellikleri nasıl bırakır. Daha yukarılara çıktığımızda küçüklü büyüklü yeşil tepeler önümüzde uzanıyor. Ufukta daha yüksekte top oynayan çocukları seyrediyoruz.


Güneşin keskin yüzü yerini yumuşak dokunuşlara bırakıyor. Dönüş vakti geliyor. Beklentilerimizin çok üstünde bir gezi yaptığımızı düşünüyoruz. Tekrar tekrar gelerek, tüm vadiyi bitirmeyi diliyoruz. Bu görsel şöleni ardımızda bırakıyor ve batan kızıl güneşin eşliğinde, Kızıltepe‘ye dönüyoruz. Bir daha ki gezi yazımızda görüşmek ümidiyle.